Umar, Leyla: “Ada’ya verdiği söze ömrü yetmedi”.
Umar, Leyla:
“Ada’ya verdiği söze ömrü yetmedi”. Vatan, 9 Temmuz 2003, 20.sf.
http://www.gazetevatan.com/ada-ya-verdigi-soze-omru-yetmedi-11572-yasam/
Ada'ya
verdiği söze ömrü yetmedi
Leyla UMAR
| 17 Ocak 2006 Salı - 14:53 | Son
Güncelleme : 17 01 2006 - 14:53
Çelik
Gülersoy son sözü faytonculara verdi: Sizin duş alabileceğiniz yeri tespit
ettim. Bu hafta çalışmalara başlayacağım
Elli yıl
kadar önce yakın bir dostum: "Bak, seni bir pırlanta ile
tanıştıracağım" diyerek Çelik Gülersoy'un Şişli'de, Turing Kulübü'ndeki
odasına sokmuştu. O gün başlayan sıcak dostluğumuza ara sıra vazgeçemediği
kırılganlığı yüzünden kısa süreler ara verirdi... Ama yine hep o arar,
"Biz kader dostuyuz" diye söze başlar, birlikte yemek yerken
yaşamından kesitler anlatırdı. Küçücük bir çocukken babasını kaybeden Çelik
Gülersoy annesiyle Beşiktaş'taki akraba evinde geçen günleri, o akrabanın
yaşamındaki olumlu yönlerini ve tabii dünyada sevdiği ve uğruna öleceği tek
insanın annesi olduğunu anlatırdı. Beni annesine götürdüğü zaman odadan beş
dakika ayrılsa, o fevkalade sevimli, minnacık kadın kulağıma fısıltı halinde:
"Ne olur, oğlumu evlenmesi için ikna edin" derdi. Çelik Bey'e ne
zaman konuyu açsam sinirlendiğini saklamaz: "Ben asla annemden başka
hiçbir kimseyi sevemem. Tek mutluluğum, nerede olursam olayım eve onun uyku
saatinde gelmek, yatağına yatırıp uyumasını beklemektir" derdi. Annesini
kaybettikten sonra ne zaman görüşsek "Gün sayıyorum; annemin yanına gitmek
için saatlerimi sayıyorum" derken gözleri yaşarırdı. O bana tek bir kere
küstü. Yıldız Parkı'nın içindeki köşkleri restore ettikten sonra bizzat
gezdirmek istemişti. Köşklerin iç dekorasyonlarının uyumsuz olduğunu söyleyince
nevrinin döndüğünü hissetmedim. Hemen köşklerin yanındaki ormanda, kuş
kafeslerini astığı cam odadaki yapma çiçeklerini eleştirirken tahammülü son
raddeyi buldu; soğuk bir bakış fırlattı ve küstü.
Gene bir süre
sonra gece 11'de telefonda Çelik Bey'in sesini duyunca hem barıştığımız için
sevindim, hem de annesiyle ilgili kötü bir haber vereceğini sanarak ürperdim.
Telaşlı ve kızgın bir tonda: "Senden çok önemli bir ricam var. Soğuk
Çeşme'de yaptırttığım evlerin, surları kapattığını iddia eden Belediye Başkanı
Dalan buldozerlerini getirdi, yarın sabah yıkacağını tebliğ etti. Bana yardım
et..." Ertesi sabah Dalan'ın ofisinde buluştuk. Çelik Bey elindeki o
sokağın asırlarca önce yapılmış bir tablosunu Dalan'a armağan etti.
Duygusallığı Çelik Bey'inkini aratmayan Dalanla ikisinin arasında çektirdiğimiz
mutlu fotoğraf ertesi gün Hürriyet'te yayınlandı.
Ve o sokak
son süratle bitirildi. Çelik Bey'le son defa Ada'da yoktan nasıl var ettiğini
anlattığı Kültür Evi'nde buluştuk. Koyu yeşil, özel faytonuyla beni tepedeki
Rum Yetimhanesi'e gönderirken: "Oranın aynen restore edilmesini bana
verseler, dünya, o şahaseri görmek için Ada'ya koşar. Git, gör ve birşeyler
yaz" demişti. Gittim, gördüm ve birkaç hafta sonra tekrar onunla buluşup
bu konuyu ele alacaktık. Çelik Gülersoy'u Ada'dan resmen uzaklaştıran, dilim
"kovan" demeye varmıyor, eski Adalar Belediye Başkanı'na ne kadar
lanet yağdıysa, ona lâyık olduğu saygıyı, sevgiyi ve Ada'daki mutluluğunu veren
Başkan Coşkun Özden'e sevgi ve minnet daima yağacak.
Yorumlar
Yorum Gönder