Umar, Leyla: “Bir telefonla buldozerleri çektirip yıkımı durdurdu”. [Yazarlar]
Umar, Leyla: “Bir
telefonla buldozerleri çektirip yıkımı durdurdu”. Pazar Vatan, 11 Temmuz 2004,
10.s. http://www.gazetevatan.com/bir-telefonla-buldozerleri-cektirip-yikimi-durdurdu-31476-pazar-vatan/
Bir telefonla buldozerleri
çektirip yıkımı durdurdu
10 Temmuz 2004 Cumartesi - 20:13 | Son Güncelleme : 10 07 2004 -
20:13
Çelik Gülersoy kendini İstanbul'a adamış bir isimdi. Ölüm yıldönümünü
unutup doğum günümü kutladığım için vicdan azabı çekiyorum. Ama yaşarken onu
hayalkırıklığından kurtardığımı bilmek acımı azaltıyor
6 Temmuz 2004'te, Milliyef teki köşesinde Melih Aşık; İstanbul'u tek
başına yeniden yaratan İstanbul aşığı, İstanbul beyfendisi olarak tarif ettiği
Çelik Gülersoy'un ölümünün birinci yıldönümü olduğunu yazıyor ve diyordu ki:
"Halk, kaybolan İstanbul'u onun yarattığı mekânlarda yeniden buldu ama o
mekânların tek bir adam tarafından tüm engeller aşılarak yaratıldığını
algılamak istemedi. Ona bir parça alkışı çok gördü. Geçen yıl Teşvikiye
Camii'nden onu ebediyete yüz binlerin yolcu edeceğini umuyorduk. Ama avlunun
yarısı boştu; İstanbul halkı bu aziz adamı daha ölmeden unutmuştu."
Babıâli'deki yakın arkadaşlarım arasında "en hakikatlisi"
olarak tanıdığım sevgili Melih Aşık, yazısının sonunda da şunları söylüyor:
"Onun yeniden yarattığı Malta, Çadır, Pembe ve Sarı Köşkler'le Hidiv
Kasrı, Çamlıca Tepesi'ne Anakent Belediyesi tarafından el konulduğu zaman halk
oralı olmamıştı. Tıpkı Soğukçeşme Evleri'ni Bedrettin Dalan yıkmaya kalktığında
kimsenin oralı olmaması gibi..."
Son satırlara kadar Melih Aşık'ın İstanbullular'ın vefasızlığı
hakkında söylediklerine katılıyorum. Gülersoy'a hissettiğim sevgi ve
hayranlığı, yaşarken gerektiği kadar gösteremediğim için de daima suçluluk
duyuyorum. Hele mezarı başında ölümünün 1'inci yılı olan 6 Temmuz'da
dostlarının onu anacağını unutarak kendi doğum günümü kutlamam bu suçluluk
hissimi şiddetle artırdı. Sadece Gülersoy'u yaşarken, büyük bir hayalkırıklığı
ve üzüntüden uzaklaştırmakta yardıma olduğumu biliyorum; bu da vicdan azabımı
biraz hafifletiyor.
Buldozer emir bekliyor
Melih Aşık, Soğukçeşme Sokağı'nı Dalan yıkmaya hazırlanırken kimsenin
aldırmadığını yazıyor. Doğru. Dalan, Soğukçeşme Evleri'nin 2'nci kata çıkmaya
başladığında Topkapı surlarını kapattığını görünce, buldozerleri oraya
göndermiş ve yıkılmasını emretmiş. Bundan haberdar olan Gülersoy gece beni
aradı. Sesi çok heyecanlı ve üzgündü: "Dalan sizde yemek yiyormuş, doğru
mu?" dedi. Bizde olduğunu öğrenince inlemeye benzeyen bir sesle
Soğukçeşme'deki yıkımı durdurması için Dalan'dan bir randevu almamı rica etti.
Üzülmemesini ve Dalan'ın makamına gitmek üzere beni sabah Belediye'de
beklemesini söyledim. Telefonu kapattıktan sonra hırsla salona döndüm. Çelik
Gülersoy gibi birine yaptığı bu haksızlığı düzeltmesi için Dalan'ın eşinden ve
Can Kıraç'tan yardım istedim. Çelik Bey gibi bir İstanbul kurtarıcısını sabah
makamında kabul etmesini ve Soğukçeşme'den buldozeri çekmesini (bağırarak)
talep ettik.
Dalan, çocuk gibi korkan gözlerle bize: "Peki peki, sabah
erkenden görüşeceğim" dedi. Çelik Beyle Belediye kapısında buluştuk Çocuk
gibi heyecanlıydı. Dalan bizi görür görmez yerinden fırladı; koşup Çelik Bey'e
sarıldı. Sanki kırk yıllık dostlarmış gibi tüm sevimliliği ile Çelik Bey'in
gönlünü aldı. Telefona sarılarak: "Derhal buldozeri çekin" emrini
verdi. Sonra Belediye'de hazır ve nazır bekleyen Hürriyet Gazetesi'nin foto
muhabirini içeri çağırdı. Bendenizi ortalarına alıp; tabloyu da elime
tutuşturarak resmimizi çektirdi.
Sonra Çelik Bey'e döndü: "Sevgili Gülersoy, sizden tek ricam
evleri derhal bitirin, ama bir şartım var; o yapılar surları kapamasın. Çünkü
onlar atalarımızın bize bıraktığı harika miraslar..."
Bunları söylerken gözleri yaşaran Dalan birkaç ay sonra bana telefon
etti: "Abla gel de senin sevgili Gülersoy'un evlerinin surları nasıl
kapadığını göstereyim" diye basbas bağırırken sesi titriyordu. Dalan'ı
kırma pahasına görmeye gitmedim. Gidip de Dalan'ı doğrulayan bir manzara ile
karşılaştığım takdirde Çelik Bey'e "Aşkolsun size..." deyip onu
kırmaktan korktum. Bir çocuk gibi alıngan olduğunu bildiğim için kendisiyle
daima o semtten uzakta görüştüm. Hürriyet'te çıkan mutlu fotoğrafımız ise anı olarak
arşivlerde kaldı. Dalan'ı iyi tanıyan biriyim; Çelik Bey'e kırgın olsa da,
hayranlığı ve saygısının en az Melih Aşık kadar olduğundan eminim. Hatta onu
hatırladıkça mavi gözlerinin yaşardığından da...
Yorumlar
Yorum Gönder