Hayri Fehmi Yılmaz : Soğukçeşme Sokağı. 9 Eylül 2022
o
9 Eylül 2022
Hayri Fehmi Yılmaz
https://yeditepefatih.com/2022/temmuz-agustos-eylul/sogukcesme-sokagi/
İstanbul’un en ilginç sokaklarından biri Soğukçeşme
Sokağıdır. Bu sokak Topkapı Sarayı’nın surları ile Ayasofya Sultan I. Mahmud
İmareti arasında gelişmiştir. Başlangıçta Sur-u Sultani sarayı kentten ayıran
önemli bir savunma yapısı olarak arazide tek başına yükseliyor olmalıydı.
Surlar üzerinde iki kapı vardır. Bab-ı Hümayun’un bitişiğindeki küçük kapının
ana giriş kapandığında acil ihtiyaçlar için kullanıldığı düşünülebilir. Ama
sokak içinde İmaretin arka kapısı ve Ayasofya medresesi önündeki kapının ne
amaçla kullanıldığını tahmin etmek zordur. Zamanla kent içinde Osmanlı
sarayının kale saray görünümü değişmiş ve duvarlara içeriden ve dışarıdan bazı
yapılar eklenmiştir. Muhtemelen 18. yüzyıldan itibaren Sultan Mahmud
İmareti’nin inşaası ile surlar önündeki alan daralmış ve bunun devamında da
surlar ile imaret arasında bir sokak dokusu oluşmuştur. Bab-ı Hümayun, III.
Ahmed Çeşmesi ve İmaretin anıtsal kapısı sokağın bu yönünde Ayasofya ile
birlikte çok katmanlı muhteşem bir doku oluşturur. Özellikle imaret kapısı
fonksiyonu ile tezat teşkil eder. İhtiyaç sahiplerine yiyecek hazırlanıp
dağıtılan bu yapı adeta bir saray kapısı gibi düzenlenmiştir. İmaretin uzun
dikdörtgen yapısının sonunda sokak içinde bir kapısı daha vardır. Muhtemelen
iki kapı daha çok aşevinin malzemesinin girişi için kullanılıyordu. Sokak
boyunca imaretin taş tuğla almaşık duvarları ve cedvel derz denilen zengin derz
süslemesi dışında bir bezeme görülmez. Pencerede yoktur.
Sokağın sonunda bir Bizans yapı grubunun hatıraları
vardır. Sur-u Sultani’nin ikiye böldüğü bu yapılardan geriye iki sarnıç
kalmıştır. Sarnıçlardan biri içinde sütunlar olan yaklaşık 16X10 metrelik iç
hacme sahip bir yapıdır. Genel mimarisine bakarak 5. 6. yüzyıllarda inşa
edildiği tahmin edilebilir. 20. yüzyılda farklı amaçlar için kullanılan yapı
1985 yılında restore edilip turistik tesis haline getirilmiştir. Ayrıca sokağın
karşısında bir parsel içerisinde bulunan iki sütunlu küçük bir sarnıç da bir
alt yapı gibi kullanılmış olmalıdır. Bu iki sarnıcın bir teras oluşturduğu ve
üzerlerinde bir yapıyı taşıdıkları tahmin edilebilir. Osmanlı devrinde yok olan
bu yapı yerine 18. yüzyılda tonoz örtülü kagir mekanlar ilave edilmiştir. Bu
yapılar Topkapı Sarayı ile ilgili bir Bostancı Ocağına ait olabilir. Saray
duvarlarına bitişik bu kagir mekanların sarayla bağlantılı bir fonksiyonu
olmalıdır. Sarnıç İstanbul’da turizm amaçlı fonksiyon verilen ilk sarnıç
örneğidir. Bunların cephesine yerleştirilen bir kitabe İsmail Efendi’nin 1801
tarihli Çeşme Kitabesidir. Ayrıca bir ayna taşı da vardır. Bunların
bitişiğindeki Caferiye Sokak içinde Sinan Erdebili için hazırlanan Erdebil
Tekkesi yapıları vardır. 16. yüzyıldan beri varlığı bilinen bu tekkenin
yapıları 19. yüzyıl sonlarında yenilenmiştir. Sokağın Bab-ı Hümayun
bitişiğindeki ilk yapısı da Naziki Tekkesi olarak adlandırılın bir tarikat
yapısıdır. Tekke yapıları dışarıdan bir 19. yüzyıl İstanbul evi görünümündedir.
Bu anıt eserlerin arasındaki alanda gelişen sokak
İstanbul’un en bilinen sokaklarından biri haline gelmiştir. Eski gravürlerden
18. yüzyıl konut mimarisinin örnekleri olduğu anlaşılan evler geniş saçaklı,
furuşlara oturan çıkmaları, tepe pencereleri ile dönem mimarisinin tipik örnekleri
görünümündedir. İngiliz ressam Lewis’in 1830 yıllarında hazırladığı gravür bu
dönemin en güzel delillerinden biridir. Sultan Mahmud İmareti’nin kapısı ve
karşısındaki Naziki Tekkesi olan evin eski görünümü etkileyicidir. 19. yüzyılın
ortalarına doğru bütün kentte bu özelliklere sahip konutlar hızla azalmış ve
çok az örnek günümüze ulaşabilmiştir.
19.
yüzyılda öncelikle Topkapı Sarayı’nın
yavaş yavaş önemini kaybetmesi ve 1850 yıllarından itibaren hanedanın
Dolmabahçe Sarayına taşınması ile birlikte sokak artık saraya komşu olma
özelliğini de kaybetmiştir. Bu süreçlerde yapı parselleri kısmen korusa da
konutlar değişmiş ve cepheleri ahşap kaplı dönemin tipik evleri inşa
edilmiştir. Hala seçkin bir semt olan bölgede önemli devlet görevlerinde olan
aileler yaşamaktadır. Aynı zamanda gelişmekte olan turizm sayesinde yabancı
ziyaretçiler de sokak ve çevresinde gezmeye başlamıştır. Cumhuriyetin ilanından
sonra önce Topkapı Sarayı ardından Ayasofya Müze haline getirilmiş, kısa bir
süre sonra sokağa bitişik önemli anıtlarda Ayasofya Medresesi yıktırılmıştır.
İmaret de fonksiyonunu yitirince sokağın çevresindeki doku da değişmeye
başlamıştır. Osmanlı döneminin sonlarında inşa edilen ve giderek yaşlanan
bakımsız kalan evler bu dönemde eski sahipleri tarafından yavaş yavaş terk
edilmeye başlanmıştır. 1950 yılı dolaylarından sonra İstanbul’da hızla
yaygınlaşan apartmanlar karşısında bu eski evler günün ihtiyaçlarına cevap
veremeyen değişen toplumsal yapıya yabancılaşan yapılara dönüşmüştür. Kentin,
ülkenin hatta dünyanın en önemli müzeleri ile çevrelenen sokak 1970 yılı
dolaylarından itibaren dikkat çekmiş korunması için bazı çalışmalar yapılsa da
bir taraftan çöküntü devam etmiştir.
1985
yılı dolaylarında yakınlardaki Reji nazırı Şükrü Bey’in yaşadığı ev
bitişiğindeki yapılarda gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarından sonra
TURİNG Otomobil Kurumu yöneticisi Çelik Gülersoy Bey’in olağanüstü çabaları ile
o günkü sahiplerinden satın alınmış ve turizm amaçlı kullanılmak üzere yeniden
fonksiyon verilmiştir. Restorasyon çalışmaları sırasında evler malzeme, plan,
cephe özellikleri açısından büyük ölçüde bozulmuş durumda tespit edilmiştir.
Hatta bazı evler betonarme apartmanlara dönüşmüş ama onlarda niteliksiz eklerle
değiştirilmiş hale gelmiştir. Bu nedenle evlerin rekonstrüksiyonuna karar
verilmiş ve günün restorasyon anlayışına uygun olarak kontur ve gabaride ahşap
evlerin cephe özelliklerini devam ettiren betonarme yapılar inşa edilip ahşap
ile kaplanmıştır. Bu arada tuğladan inşa edilen 18. yüzyıla ait bir konak
hamamı da restore edilmiştir. Sokağın tamamının turizm amaçlı kullanımına karşı
en eski ve en büyük parsel ticari amaç dışında kent tarihi araştırmalarına
hizmet edecek Çelik Gülersoy Vakfı İstanbul Kitaplığı olarak düzenlenmiştir.
Böylece sokak İstanbul’da kültürel miras koruma konusunda özel bir örnek olarak
günümüze ulaşmıştır. … tarihinde geniş çaplı bir onarım geçiren yapılar yine
turizm amaçlı kullanılmaktadır. İstanbul Kitaplığı’nın karşısında Ayasofya
Medresesi’nin de rekonstrüksiyonu gerçekleştirilmiş ve Eğitim amaçlı kullanıma
tahsis edilmiştir. Böylece sokağın bu bölümü Eğitim ve kültür yapılarının
merkezi haline gelmiştir. Bu anıtsal yapıları ve müzeleri ziyaret edenlere son
devir Osmanlı İstanbul’un bu ilginç sokağını da ziyaret etmeleri önerilebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder