İzzet Doğan: “Bir İstanbul aşığı: Çelik Gülersoy'u anarken. Gazeteduvar. 7.7.2019.
İzzet Doğan: “Bir İstanbul aşığı: Çelik Gülersoy'u anarken.
Gazeteduvar. 7.7.2019.
73
yıllık yaşamınızı İstanbul’a adadınız. Mesleğiniz hukuk, ruhunuz yaratıcı bir
mimar, bir estetikçiydi. Terk edilmiş, yıkılmış viraneler, mezbele yerler sizin
elinizde sihirli bir değnek değmiş gibi başka bir dünyaya dönüşüyordu.
07
Tem 2019 00:02
İzzet
Doğan*
Şimdi
ışıklar içinde yatan Çelik Gülersoy Kız Kulesi için yazdığı kitabında “Her evin
bir süsü, her salonun bir vazosu, bir biblosu olmaz mı, İstanbul’un biblosu da
denizden gelenleri denizin ortasında selamlayıp karşılayan kulesidir” diyor ve
kuleye; “Seni hiçbir zaman unutmadım. Seni artık seyredemediğim semtlerde
oturma zorunda kaldığım uzun yıllar boyunca da hiç unutmadım seni…” demişti.
Çelik
Gülersoy doğru söylüyordu. Gerçekten her evin bir süsü, bir vazosu, bir biblosu
olur. Ama her kentin de “bir sevdalısı”, “bir şövalyesi”, “bir mimarı”, “bir
aşığı”, “bir beyefendisi”, “bir yazarı” ve “bir küskünü” olur.
İşte
İstanbul için onlar sizdiniz Sevgili Gülersoy.
İSTANBUL’A
ADANMIŞ YAŞAM
73
yıllık yaşamınızı İstanbul’a adadınız. Mesleğiniz hukuk, ruhunuz yaratıcı bir
mimar, bir estetikçiydi. Terk edilmiş, yıkılmış viraneler, mezbele yerler sizin
elinizde sihirli bir değnek değmiş gibi başka bir dünyaya dönüşüyordu.
Malta
Köşkü, Sarı Köşk, Pembe Köşk, Beyaz Köşk, Çamlıca, Hidiv Kasrı, Yeşil Ev,
Kariye Oteli, Büyükada Kültür Evi, Safranbolu Otelleri, Soğuk Çeşme Sokağı ve
daha onlarcası betonlaşan bir kentte sevgilinin kitaplarda kurutulmuş kırmızı
gülleri gibi yaşamakta.
Unutmadık.
Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand bir Noel tatilini geçirmek üzere habersiz
olarak Yeşil Ev’e gelmişti. Ayrıca bin odalı Madrid Sarayı’nın sahibi Kraliçe
Sofia da dört-beş günlük tatilini yakınları ile birlikte Soğuk Çeşme
Sokağı’ndaki bir pansiyonda geçirmişti ve bu yerleri siz yaşama
kazandırmıştınız.
İstanbul
tarihi üzerine, kentin semtleri üzerine yazdığınız altmışın üzerinde kitap,
kentteki değişiklikleri saptayan gravür yayınlarınız, Türkiye’yi anlatan ünlü
Batı eserlerini ilk kez dilimize kazandırmanız unutulur mu? Ayrıca yüzlerce
seçilmiş kitaptan oluşan Soğuk Çeşme Sokağı’ndaki “İstanbul Kitaplığı”. Yani tüm
mal varlığınızı bağışladığınız o görkemli kütüphane.
Köklerinden-geçmişinden
korkmadan cumhuriyet devrimlerine bağlı Gülersoy aramızdan bir yıldız gibi
kayarken “Gelecek Yüzyıla Işık Tutan En Seçkin Beş yüz Avrupalıdan biri” olarak
Avrupalılar tarafından ödüllendirilmiştir.
Ödülleri
arasında İtalya (1976) ve Fransa (1980) Cumhurbaşkanları Şeref Nişanı ve
Şövalye payesi, Boğaziçi, Karadeniz ve Anadolu Üniversiteleri Onur Doktorası,
Malta Köşkü (1980) ve Yeşil Ev (1986) için “Europa Nostra” adlı kültür kuruluşundan
yılın ödülü, İstanbul Belediyesi Teşekkür Beratı (1991) ve Kültür ve Sanat
Büyük Ödülü (2001) ile Turizm Bakanlığı’ndan verilen “Altın Güneş “ödülü
bulunmaktadır.
İSTANBUL
ŞÖVALYESİ
Demirciler
Çarşısı Cinayeti adlı kitabının giriş cümlesinde Yaşar Kemal’in dediği gibi “o
iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler”. O güzel insan Gülersoy’u da
yaşamında üzen ve onu küstüren olaylar oldu. Önce Genel müdürü olduğu Turing’in
elinden triptik geliri alındı. Geliri daralan Turing Koru Motel ve Şişli’deki binasını
satmak zorunda kaldı. Sonra İstanbul Belediyesi sözleşme iptali yoluyla
Gülersoy’un yeniden canlandırdığı yalıları, köşkleri ve Çamlıca Tepesi’ni
Turing’ten geri aldı. Hürriyet gazetesinin İstanbul ekinin başyazarlığı da
elinden alınmıştı. Aslında iyi bir yazardı ama bu sıfatla tanınmıyordu. Tüm bu
olaylar onu küstürdü, çok üzdü, yalnızlaştırdı. Ayrıca çok düşkün olduğu
annesini yitirmekten çok acı çekmişti.
Henüz
öneminin bu kadar gündemde olmadığı dönemde, doğal ve organik beslenmeye önem
veriyor Anadolu köylerinden edindiği bu besinleri herkese tavsiye ediyordu. Bir
gün bana “elmanın içinde kurt olması, ilaçsız olduğunu gösterir ve ben o elmayı
yerim” demişti.
Onu
yitirdiğimizde basında çıkan haberlerin başlıklarına yeniden baktım: “Ağla
İstanbul”, “Boğaz’ın şövalyesi öldü”, “İstanbul âşığını kaybetti”, “İstanbul’un
boynu bükük kaldı”, “İstanbul’un gözü yaşlı”, “Bir Türkiye sevdalısını
yitirdik”, “Son İstanbul beyefendisini yitirdik” ve benzerleri.
Gülersoy’un
anısı için Kadıköy Belediyesi 2009 yılında Fenerbahçe Parkı içinde bir anıt
dikti. Heykeltıraş Hüseyin Suna tarafından yapılan beş metre yüksekliğindeki bu
anıtta Güleysoy’un portesi var. Ayrıca İstanbul’un simgelerinden bir martı
havalanıyor. İşte bu İstanbul aşığı insan şimdi havalanan bir martı kanadının
altında köpükler içerisinde Boğaz’ın sularını ve Boğaz’ın inci kolyesi Kız
Kulesi’ni seyrediyor 5 Temmuz 2003 yılında yitirdiğimiz bu İstanbul şövalyesini
8 Temmuz 2003 günü Sarıyer-Demirciköy Mezarlığı’nda çok sevdiği annesi Münevver
Hanım’ın da içinde yattığı mezarda toprağa vermiştik. Toprağı bol olsun.
Unutmadık, unutamayız.
*Emekli
İstanbul Hâkimi”
https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/07/07/bir-istanbul-asigi-celik-gulersoyu-anarken/
Yorumlar
Yorum Gönder