Murat Bardakçı: “‘Vakıf’ kavramı artık boş bir hayaldir! Habertürk. 22.4.2015.
Murat Bardakçı: “‘Vakıf’ kavramı artık boş bir hayaldir!
Habertürk. 22.4.2015.
22.04.2015
- 01:26
ÇELİK
Gülersoy Vakfı, rahmetli Çelik Bey’in 40 küsur sene uğraşıp meydana getirdiği
kütüphanesinin bulunduğu “İstanbul Kitaplığı”nın Ayasofya’daki binasını kiraya
vermeyi kararlaştırmış. Kitaplar başka bir yere taşınacak, bina da aylığı 20
bin liradan 49 yıllığına kiralanacakmış.
Karar,
vakfın mütevelli heyetinde bire karşı iki oyla alınmış; muhalif üye ile yönetim
kurulu başkanı gazetelerde birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar...
Maddî
sıkıntı çeken bir vakfın sahip olduğu gayrımenkullerden bazılarını kiralaması
yahut satması mümkündür ve bu asırlardır maalesef yapılır.
“Maalesef”
diyorum, zira gönül böyle olmamasını, vakıf şartının devamını istiyor ama fakat
o maddî sıkıntılar ve dertler!
Ama
satış yahut kiralama kararı verildiği takdirde, uygulamanın ve sarfedilen
sözlerin mantık çerçevesinde olması şarttır...
Meselâ,
Çelik Bey’in vakfının yönetim kurulu başkanı Uğur İbrahimhakkıoğlu’nun
“Kitapların 14 trilyonluk bir binada durması diye bir şey yok, üç trilyonluk
binada da durabilirler” gibisinden bir söz etmemesi gerekir. Zira, böyle bir
vakfın başında olan zâtın dünyanın önde gelen kütüphanelerinin binalarının
asırlar öncesinden kaldığını, üstelik trilyonluk falan değil, birkaç
katrilyonluk olduklarını bilmesi ve dolayısı ile “kitap” ve “kütüphane” gibi
kavramlarla meblâğı biraraya getirmemesi şarttır!
NELER
ÇEKTİ, YAKINDAN BİLİRİM
Bu
kadarla kalsa, iyi... Üç katlı kütüphane binası için aylık 20 bin lira kira
isteyen ama 49 senelik peşin ödeme yapıldığı takdirde bedeli 12 bin liraya
düşürebileceğini duyuran vakfın başındaki zâtın alternatifi soranlara “Bize her
ay 50 bin lira verin, kitaplığı kiralamayalım” diye ucuz ve âfâkî sözler
etmemesi de gerekir.
Ben,
Uğur İbrahimhakkıoğlu’dan bu cevabı alan muhabirden “Size her ay 12 bin mi
yoksa 50 bin mi lâzım? Ayda 50 bin liraya ihtiyacınız varsa başka neleri kiralayacak
yahut satacaksınız?” sorusunu beklerdim ama işte, günümüzün gazeteciliği...
Rahmetli
Çelik Bey çok sevdiğim ve sık sık görüştüğüm bir dostumdu. Hâlis evlâdlarından
olduğu İstanbul’a birşeyler kazandırabilmek için nasıl çabaladığını ama
kimlerden neler çektiğini yakından bilirim... Hattâ vakfına önceden gelir
sağlamak maksadı ile Avrupa’nın önde gelen bir nadir kitap uzmanını İstanbul’a
davet edip bir kısmı 16. yüzyıl baskısı olan eserlerden bazılarını elden
çıkartırken hissettiği azâbı da...
Çelik
Gülersoy Vakfı’nda yaşananlar, özel vakıfları ve bilhassa hususî kütüphaneleri
gelecekte nelerin beklediği konusunda dostlarımla senelerden buyana yaptığımız
tartışmalarda maalesef benim haklı olduğumu tekrar gösterdi...
SATIP
BİR YERE BAĞIŞLASINLAR
Sizlere
de söyleyeyim: Vakıf müessesesi, bugün sadece “geçmişle övünme” vasıtasıdır!
Asırlar boyunca aralarında padişahlara ve sadrazamlara da ait olan binlerce,
belki de onbinlerce vakıf kurulmuş ama bunların çok azı bugüne gelebilmiş;
parasızlık, kötü yönetim yahut açgözlü mütevellîler sebebi ile neredeyse tamamı
ya ortadan kalkmış yahut devletin elkoyduğu “mazbut vakıf” olmuşlardır.
Özel
kütüphanelerin vakıf haline getirilip bu kitaplardan gelecek nesillerin de
istifadesini düşünmek ise boş bir hayaldir! Örnek mi soruyorsunuz? Buyurun,
vaktiyle Türkiye’nin en zengin “periyodik” yani gazete ve dergi
kolleksiyonlarından birine sahip olan ve senelerce Bayezid’de tahsisli bir
binada faaliyet gösteren “Hakkı Tarık Us Kütüphanesi”...
Bir
zamanların meşhur gazetecilerinden Hakkı Tarık’ın vakfettiği kütüphane zamanla
perişan hâle geldi, kolleksiyonları târumar oldu, kapısına kilit vuruldu, kalan
yayınların Bayezid Kütüphanesi’ne alınması yıllar sonra akıl edildi, üstelik
kataloğunu da elli küsur sene sonra Japonlar yaptılar.
Bizde
âdettir: Sahip olduğunuz binayı kütüphane olarak kullanılması şartıyla
vakfedersiniz ama sizden sonrakiler burayı garaja, diskoteğe yahut
bilmemnehâneye çevirirler. “Şu kadar adet kitabı falanca kütüphanede durması
şartıyla filânca bakanlığa bağışlıyorum” der, bu işi resmî şekilde yaparsınız
fakat bakanlık ömür boyu emek verip topladığınız eserleri dağıtır, saçar,
savurur ve kütüphanenizin canına okur!
Dünyadan
hayır işleyerek gitmeyi mi düşünüyorsunuz? Sakın vakıf yapmayın! Bina, arazi, menkul
yahut kitap cinsinden neyiniz varsa sizden sonra satılmasını, gelirinin de
herhangi bir hayır kurumuna bağışlanmasını vasiyet edin, kâfi...
Ama
vakfetmeyi sakın ola ki aklınıza getirmeyin, zira bizde en zengin ve en güçlü
vakfın ömrü bile artık iki, haydi bilemediniz üç nesilden ibarettir!”
https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1068750-vakif-kavrami-artik-bos-bir-hayaldir
Yorumlar
Yorum Gönder