Nezih Başgelen: İstanbul'a adanmış bir ömür: Çelik Gülersoy. Radikal. 8.7.2015.
Nezih Başgelen: İstanbul'a adanmış bir ömür: Çelik Gülersoy.
Radikal. 8.7.2015.
“İstanbul’da
birbiri ardına düzenlenip halka açılmış yeşil alanların, onarılıp fonksiyon
verilmiş tarihsel yapıların, kültür alanında nice olumlu yankılar yaratmış
çalışmaların, her biri bir boşluğu doldurmuş yüzlerce kitabın ardında, sesiz
sedasız işine bakmış, üretmiş bir kültür adamı... Yıllar boyu iğne ile kuyu
kazar gibi kendini yetiştirmiş, birkaç bilim ve sanat dalında kaynaklara inecek
kadar uzmanlaşmış ve derinleşmiş, turizm, hukuk, edebiyat, şehir ve sanat
tarihi üzerine birçok özgün eserler vermiş bir araştırmacı-yazar... Klasik Batı
ve kendi müziğimizin tutkulu ve rafine bir izleyicisi, düzenlediği konserlerle
bu güzellikleri toplumla paylaşmasını seven bir müzik dostu.
Tabiatı
ve tarihi çevreyi değerlendirmenin ve sanatı halka sunmanın (eğitici) kutsal
bir iş olduğu inancıyla çalışmış, içi sevgiyle dolu bir gönül adamı. Doğu-Batı
değerleri arasında başarılı sentezler ortaya koymuş bir öncü... Bütün
olanaklarını İstanbul’un güzelleşmesi, eski ve asıl değerlerine kavuşması için
seferber etmiş, doğaya tutkun bir İstanbul âşığı: Çelik Gülersoy. Bugün onun
toprağa verilişinin 12. yıldönümü.
Çelik
Gülersoy’u, 5 Temmuz 2003’te ikindi vakti Büyükada’da fenalaşmasının ardından
kaldırıldığı Osmanoğlu Kliniği’nde, 6 Temmuz’un ilk saatlerinde sabaha karşı
kaybetmiş, 12 yıl önce bugün 8 Temmuz günü sevdikleri, dostları, Türkiye Turing
ve Otomobil Kurumu (T.T.O.K.) çalışanlarının katıldığı bir törenle son
yolculuğuna uğurlayarak, arzusuna doğrultusunda çok sevdiği annesi Münevver
Hanım’ın yanına, Demirciköy mezarlığında toprağa vermiştik.
Aramızdan
ayrılışının onikinci yıldönümünde, Çelik Bey’in yaşamını en yakınında izlemiş
ve onun belgelemiş bir kişi olarak, bu anı yazısında onun İstanbul , ülke ve
dünya tarihine geçtiği dönemi kısaca satır başlarıyla hatırlatmak isterim.
sogukcesme
280x
Soğukçeşme
Sokağı
1979
yılı, Çelik Gülersoy’un adını yurtiçinde ve yurtdışında duyuran, büyük eserler
ve hizmetler döneminin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. 1990 yılı ise,
hükümetin triptik rejimini ansızın değiştirerek, Türkiye Turing ve Otomobil
Kurumu’nun ana gelirini kesmesi açısından olumsuz bir dönüm noktasıdır. Bu
açıdan, 1979-1989 arasındaki on yıl, Çelik Gülersoy’un altın yılları olarak
kabul edilebilinir. Çelik Bey, 1979’da Kapalıçarşı’nın Romanı adlı kitabı ile
Simavi Vakfı ödülünü kazanmıştı. Ödül töreninde hazır bulunan Aytekin Kotil,
daha sonra yardımcısını yollayarak şehir konularında Gülersoy’un fikirlerinden
yararlanmak istediğini bildirmiş. Daha sonra kendisi ve yardımcıları ile
birlikte şehirde bir gezi yapmışlardı. Çelik Bey Kotil’i Kariye Müzesi, Yıldız
ve Emirgan parklarına götürmüş, harap ve içler acısı durumdaki köşklerle,
bakımsız parkları göstererek bir işbirliği teklifinde bulunmuştu.
Turing,
bütün Yıldız Parkı’nın bakımını üstüne alacak birkaç köşkü onarıp halka açacak
ve 15-20 yıl kullanıp karşılığında ayrıca kira da ödeyecekti. Parkın gelirleri
de belediyeye kalacaktı. Restorasyon masrafları kiradan düşülmeyeceği gibi,
ayrıca sigorta da yaptırılacaktı. Çelik Bey’in sunduğu bütün şartlar,
Belediye’nin dolayısıyla kamunun lehineydi.
Kotil,
iki mukavele ile bu tesisleri Turing Kurumu’na verdiğinde, Çelik Bey, inanılmaz
bir gayret ve beceri ile gece gündüz durup dinlenmeden uygulamalara girişmişti.
Belediye bürokrasisi tarafından az sonra başlatılan engellere karşılık
yılmadan, yine büyük bir hüner ve azimle yürüttüğü çalışmalarla, birbiri peşine
projeleri hayata geçirmeye başlamıştı.
1979
başında Malta Köşkü’nün onarımı sırasında Çelik Bey, sıvacı, boyacı ve parkeci
ekipleriyle birlikte gece yarılarına kadar işin başında her detayın yönlendiricisiydi.
Öte yandan parkın harabeye dönmüş yeşil dokusu da; 70 yaşındaki emektar ve
işini bilen bahçıvan İsmail Efendi’nin yönetimindeki on kişilik bir işçiler
grubuyla, gene Çelik Bey’in sabahın erken saatlerinden günbatımına değin, yol
göstermesiyle, çiçekli bir parka dönüşmeye başlamıştı. Bu zorlu çalışma temposu
içinde Çelik Bey, hurdacı-eskici, antikacı-bitpazarı dolaşarak, binaya uyacak
eski eşyaları toplayıp, aynı üslupta yenilerini sipariş vermişti. Dört ay gibi
kısa sürede onarım bitirildiğinde, binanın eşyaları da hazırdı. Bütün odalar
bir buçuk gün gibi kısa bir sürede döşenmiş, ortaya çıkan sonuç herkesi
şaşırtmıştı. Malta Köşkü, Kurum’un organizasyonu olan uluslararası bir, kongre
ile açılmıştı: Turing Kurumları (AIT) Uluslararası Federasyonu Avrupa
Toplantısı. Reşit Saffet Bey’in 1930’da İstanbul’da topladığı bu kongre, 49 yıl
sonra yine İstanbul’da toplanmaktaydı.
Aynı
yılın yazında, bir iki ay aralıkla, Yıldız Parkı’ndaki Çadır Köşkü’nün altı, ön
ve arka bahçeleri de onarılmış, döşenmiş ve halka açılmıştı. Bunun yanı sıra
Emirgan Parkı içindeki Sarı Köşk de, yine "sihirli bir değnek"
dokunmuşçasına, sarı-beyaz karışımı bir renge boyanmış, terasları yenilenmiş,
içerisi o zamana kadar İstanbul’da bu tarz yerlerde görülmeyen bir şıklıkla döşenip
halka açılmıştı. O güne değin bırakılmışlığın hüznünü yaşayan bu mekanlarda
olağanüstü işler gerçekleşmişti.
Basın,
bu köklü değişikliklere ve başarılara hemen ilgi duymuş ve sayfalarında geniş
yer vermişti. Her cins yayın organında, bu alışılmamış yeni tesisleri tanıtan
resim ve yazılar çıkmaya başlamıştı.
1980
yılı yazında bu tesisleri gezen dönemin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan da,
Gülersoy’a Kültür Şeref Ödülü vermeyi kararlaştırmış, ödül töreni de Çadır
Köşkü’nün bahçesinde yapılmıştı.
Çalışmaları
yurtdışında da duyulmuş ve geniş yankı yaratmıştı. Bunun sonucunda Avrupa
Konseyi’ne bağlı bir kuruluş olan Europa Nostra Vakfı bile ilgi duymuş ve kendi
tarihinde ilk defa, Türkiye’ye bir ödül vermişti. Ödülün nedeni Malta Köşkü,
sahibi Çelik Gülersoy’du. Kültür filmleri dizisinde Suha Arın’ın yönetimindeki
yapımlar da, birbiri ardınca devam etmekte ve Antalya Festivali ödüllerini
almaktaydı.
Bu
gelişmelerin ardından, Fransız hükümeti de Çelik Gülersoy’a ulusal takdir
nişanının "Officier" rütbesini verecek, töreni de Malta Köşkü’nde
yapılacaktı.
Aynı
tarihlerde Belediye Başkanı Aytekin Kotil, şehir, Kurum ve Çelik Bey’in
hayatında çığır açacak önemli bir kararı, Şehir Meclisi’nden geçirerek, Çamlıca
Tepesi’nin düzenlenmesini Kurum’a vermişti. Çamlıca düzenlemesi ile ilk kez,
hem Kurum hem de Çelik Gülersoy, geniş halk kitleleriyle direkt temas etmiştir.
Bir mezbeleliğin ve pislik yuvasının, kısa zamanda farklı bir yapıda
düzenlenmesi ve buraya tarihi karakterde ulusal bir kimlik kazandırılması, bu konudaki
yayınların yetersizliğine karşılık, halkın geniş ilgisini ve sevgisini
çekmiştir. Açılışının duyulmasından sonra on binlerce insan burayı ziyarete
gelmiş, tatil günlerinde, çevre trafiği uzun süre kilitlenmişti. Halkın bu
olağanüstü ilgisi, o günlerde toplumda halk yararına yapılan olumlu hizmetlere
duyulan samimi hasretin de bir göstergesiydi.
İki
yıl öncesinden başlanan bir büyük proje olan Kapıkule Gümrüğü’nün düzenlenmesi
de 1981’de tamamlanmıştı. O güne kadar tam bir kargaşa görünümündeki Türkiye’nin
bu en büyük kapısı, tanınmaz derecede düzelmiş, 70 dönümlük bir arazi ele
alınarak modern bir görünüm kazandırılmıştı.
1981,
Kurum ve Çelik Bey yaşamında yine bir olumsuzluk ve talihsizlik yılıdır: Askeri
yönetim, gerçekdışı iddialarla, Kurum aleyhine doldurulmuştur ve Kurum’un
fonksiyonlarını Turizm Bankası’na devreden bir kanun hazırlattırılmıştır.
....
Gülersoy,
1981 Atatürk Yılı’na anlam katan bir dizi hizmeti de gerçekleştirir. Büyük
Ata’nın Samsun’a gitmeden önce 1919 yılında bir süre kaldığı tarihi ev, kısa
sürede Kurum kadroları seferber edilerek onarılmıştı. Metnini kendisinin
yazdığı ve Suha Arın’a hazırlattığı Dolmabahçe ve Atatürk belgeseli geniş ilgi
uyandırmıştı. Eser, Güvenlik Konseyi’nin ve TRT’nin ilgisi ile, 10 Kasım gecesi
TRT televizyonunda gösterilmişti.
31
Temmuz 1982’de İstanbul’da bulunan Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren,
beraberinde Milli Güvenlik Konseyi üyeleri, Başbakan Bülent Ulusu, Bakanlar,
Vali ve Belediye Başkanı olduğu halde, Kurum’un Emirgan ve Yıldız parkları ile
Çamlıca’da yaptığı düzenlemeleri ve eserleri ziyaret etmişlerdi. Çamlıca şeref
defterine yazılan takdir yazıları ve en olumlu izlenimler ile tamamlanan
ziyaret sonunda, Kurum ve Çelik Gülersoy aleyhinde uzun süredir sürdürülen ayak
oyunları ve çabalar, yine önemli bir darbe almıştı.
Çelik
Bey’in "İstanbul’u koruma ve güzelleştirme çalışmaları", 80’li
yıllarda peşpeşe yine hizmetlerle her geçen gün artarak ve yankıları
genişleyerek sürmüş, Yıldız ve Emirgan koruları içindeki restorasyon ve
sıhhatleştirme programları sonucu; Beyaz Köşk, Pembe Köşek, Sarı Köşk, Malta
Köşkü, Çadır Köşkü onarılarak, fonksiyon verilerek halka açılmıştı. Yıldız
Parkı’nda, Pembe ve Yeşil seralar Çelik Bey’in çizgi ve yönlendirilmesiyle,
büyük bir sevgi ile inşa edilmişti. Çamlıca Tepesi çalışmalarıyla günden güne
gelişen organik bir yapı içinde, doğal çevre düzenlemeleriyle içinde çeşitli
ünitelerden oluşan Osmanlı kahvehanelerini ve çiçekler dolusu bahçeleri
İstanbul’a kazandırmıştır. Müziğin duyarlı dostu olan Gülersoy’un, Beyaz
Köşk’te düzenlendiği klasik müzik konserlerinin unutulmaz tadı izleyenlerin
hafızalarındadır. 1983’te Ihlamur Mesiresi, Kayıklar, İstanbul Estetiği
kitaplarını yayınlar. 1984 Sultanahmet’te otel olarak düzenlediği Konak (Yeşil
Ev) bitirilerek açılır ve büyük yankılar yapar. Aynı yıl Çubuklu Hidiv
Kasrı’nında onarım ve restorasyon çalışmaları tamamlanır, döşenerek bahçesiyle
birlikte halka açılır. 1984’te İstanbul’un Anıtsal Ağaçları ve Dolmabahçe
kitaplarını yayınlar. 1985’te Kariye Müzesi karşısına tarihi tarzda bir pavyon
yapılır ve meydan trafiğe kapatılarak korunmuş bir çevre oluşturulur. Aynı yıl,
Hidivler ve Çubuklu Kasrı, Hotel d’Angleterre, Küçüksu ile Reklamlar ve Biz
adlı eserleri yayımlanır. 1985’te tüm mal varlığını, kendi adını taşıyan vakfa
vasiyet yoluyla bırakmıştır. 1986’da Soğukçeşme Sokağı’nın tümü bitirilir ve
İstanbul Valisi tarafından açılır. Roma sarnıcı onarılır ve tipik bir restoran
olarak hizmete alınır. Aynı yıl Sultanahmet Konağı’nın yanındaki yıkık tarihi
medrese onarılarak İstanbul Sanatları Çarşısı olarak açılır. İstanbul Şarkısı,
Taksim, Soğukçeşme Sokağı kitaplarını yayımlar. 1987’de İstanbul Kitaplığı
binası bitirilerek açılır. Kapıkule Gümrüğü arkasında 70 dönümlük bir alana,
Teknik ve Turistik Hizmet Merkezi kurulur. Soğukçeşme’de Soğukkuyu
Medresesi’nin onarımına destek verilir. Göksu’ya Ağıt yayımlanır. 1988’de
Zekeriya Köy’e yerleşir ve burası için kurduğu vakıfla birçok evin ve bahçenin
ıslahını gerçekleştirir. 1989’da, Tramvay İstanbul’da ve Kırk Yıl Olmuş
kitapları yayımlanır. 1990’ların sonunda Çelik Gülersoy yurtiçinde ve dışında
herkesin yakından tanıdığı, Cumhuriyet Türkiye’sinin gerçek yıldızlarından,
ülke kültürünün anıt isimlerinden birisidir. Ancak "Şark’ta" adet
olduğu veçhile her başarı ve iyilik cezasız kalmayacaktır! Fenerbahçe’nin imarı
ile uğraşırken, belirli siyasi çevrelerin yönlendirmesiyle Maliye Bakanlığı’nın
bir kararı ile kurumun ana gelirleri kesilmiş, Çelik Bey’in ve Kurum’un kamuya
yönelik projelerinin engellenmesi süreci başlamıştı. Kurum ülkeye kazandırdığı
değerleri birbiri ardına elinden çıkarır. Koru Oteli, Kariye Oteli, Kurum’un
Şişli Merkezi bile yok pahasına satılır. Bu yeni dönemin gelişmeleri onu
yıldırmamış ancak 1994’te Belediye’nin Çamlıca’yı ve parklar dahil köşkleri
Turing’ten alması, yüreğinde onulmaz yaralar açmıştı. Ardından 1999’daki
Danıştay’da üç kez kazanıldığı halde tahakkuk ettirilen "gecikme"
cezalı ağır vergi, en verimli çağında elini kolunu bağlamış, içten içe üzerek
kahretmişti. Bu süreçte şahit olduğu ülkenin ve İstanbul’un yaşadığı olumsuz
koşullar da onun hassas yüreğini ezip duracak, bu üzüntüleri, amansız bir hastalığın
son anlarına dek onu için için tüketerek ansızın elimizden almasına dek
sürecektir.
Onun
deyişiyle yaşamıyla özdeşleşen "Turing, tarihte ve ülkede bir
ışıktı". Bu güçlü ışığın kaynağı ise Çelik Gülersoy’un sevgi dolu yüreği,
yaşadığı ülkeye, kültüre duyduğu bağlılığı, iradesi ve aklıydı.
Uygarlık
tarihinin en önemli dönüşümlerine sahne olmuş yaşadığımız bu coğrafyada
aydınlık ve karanlığın ezeli mücadelesinde toplumu aydınlatan ve moral kaynağı
olan bu güçlü kişiliği, çok daha önemli eserler vereceği olgun döneminde, içi
ülke sevgisi dolu, kafasında gerçekleştiremediği hayalleriyle yitirdik. Ruhu
şad olsun. Nur içinde yatsın.” Radikal, 08.07.2015
Yorumlar
Yorum Gönder